Uhud Kadir Işık, astsubaylık sınavına girdiği günün gecesinde darbeci askerlerin kurşunuyla Genelkurmay Başkanlığı önünde şehadete yürüdü.
Askeri üniformayı giyme hayaliyle başladığı 15 Temmuz, FETÖ’nün darbe girişimiyle hayatının baharındaki bir gencin yaşamının son günü oldu.
Işık, camilerden selalar okunması üzerine babasıyla Kızılay’a doğru yola çıktı. Keçiören Aktepe'den Kızılay'a 3 saat yürüyerek giden baba ve oğul, Kızılay'a vardıklarında tankları ve ezilmiş arabaları gördüler. Baba Işık, Uhud’a “Sıkıntı var geri dönelim” dedi ama oğlu “Madem sonuna kadar gitmeyecektik, niye buraya kadar geldik” diyerek Genelkurmay’a doğru yürümeye devam etti.
Akay Kavşağı’na geldiklerinde dinlenmek için oturan baba Mehmet Işık, TBMM’ye bomba atılması üzerine ileride olan Sağlık Meslek Lisesi mezunu oğlunu arayarak yanına çağırdı. Uhud babasına, “Ben sağlık mezunuyum. Belki yaralanan olur, yardım ederim” cevabını verdi ve gelmedi.
17 yaşındaki Uhud, tam o sırada Genelkurmay’ın önündekileri hedef alan helikopterin açtığı ateşin altında kaldı. Yoğun ateş sırasında Emniyet Genel Müdürlüğü içerisindeki nöbetçi kulübesine sığınan baba, Genelkurmay’a doğru gittiğinde oğlunun yaralandığını gördü.
Evladının vücudunda üç kurşun yarası olduğunu söyleyen Mehmet Işık, yaşadıklarını “Oluk gibi kan akıyordu. Üzerine bastırdım taşıyalım dedim. Orta refüjün oraya gelince bir arabaya bindik. Acil servise geldiğimizde ameliyata aldılar. Bir, iki saat sonra da vefat haberi geldi.” diye anlattı.
Anne Naciye Işık da, “Anne ben vatan için, bayrak için gidiyorum” diyerek evden çıkan ve şehit olan oğlunun arkasından gözyaşları içinde, “Bayrama gider gibi çıktı. 'Vatan için gideceğim. Türkiye bunu hak etmiyor. Tayyip Erdoğan da bunu haketmiyor. Bu resmen darbe' diyerek gitti.” sözleriyle o geceyi anlattı.
